Herkes hayatının bir kısmında cinsel sorun yaşayabilir. Can sıkıcı mı? Evet, fazlasıyla… Sağlıklı bir cinsel yaşantı, yetişkinler için psikolojik, bedensel ve ilişkisel bir doyum, yakınlaşma ve keyif alanı. Herhangi bir cinsel sorun yüzünden cinselliğin olumlu etkilerinden uzun süre yoksun kalmış kişilerin ortak bir noktası var. O da, kadın olsun, erkek olsun, eğitim düzeyine bağlı kalmaksızın bazı mitlere inanma, yani cinsellikle alakalı doğru olmayan şeyleri bilerek-bilmeyerek dikkate alma… Sağlıklı bir cinsel yaşam için bu mitlerin gerçeğini öğrenmek gerek.
Cinsel ilişkide kadın ve erkek eşit rollere sahiptir.
Kafanızda cinsel ilişkide erkek için belirli, kadın için belirli roller vardır düşüncesi varsa bazı mitlerin etkisinde olduğunuzu söyleyebiliriz. En temel olan ise erkeklerin aktif, kadınların pasif rolde olduğu düşüncesidir. Bu düşünce o kadar yaygın ki hepimiz gelişim aşamamızda bu düşünceye maruz kalırız. Bu düşünceyle beraber ilişkiyi olumsuz etkileyebilecek birçok düşünce türemektedir, örneğin “Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır”. Kadınlar arasında eşlerinden cinsel bir talep oluncaya kadar bu konuda bir talepte bulunmama durumu söz konusu. Bu, cinsel isteği/talebi dile getirmenin kadın için küçük düşürücü – hafif meşreplik ile alakalı – olduğunun toplumsal olarak aklımıza sokulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki kadınlar da eşlerini arzu eder. Cinselliğin erkeklere özel olmadığını düşünürsek, başlatan, devam ettiren, isteyen taraf sadece onlar olmak zorunda olmamalıdır. Bu düşünce erkekler açısından da sorun çıkarmaktadır. Erkek de sevdiği kadının kendisini arzuladığını duymak ve istenmek ister. Neticede, cinsel ilişki eşlerin birbirini sevdiğini ve beğendiğini ifade edebildiği çok özel anlardan biridir.
Cinselliğin nasıl yaşanılacağı öğrenilen bir süreçtir.
Bir başka yanlış ama yaygın düşünce ise “Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez”. Cinsellik, insanlar için sadece içgüdüsel değildir. Cinsellik ile ilgili tutum ve davranışlar öğrenilir ve gelişir. Cinsellik hakkında yeterli ve doğru bilgi sahibi olma sağlıklı bir cinsel hayat için büyük önem taşır. Kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıkların, uyarılma alanlarının ve cinsellikten beklentilerin öğrenilmesi cinsel hayatın kalitesini belirler. Ayrıca, eşler arasında cinsellikle ilgili iletişimin iyi olması – birbirlerinin istek ve yönlendirmelerini dinlemek ve dikkat etmek – cinsel haz alma olasılığını arttırır. Kadın ve erkek bir araya gelince içgüdüsel olarak birliktelik yaşanır düşüncesi iki tarafı da zor durumda bırakan yanlış bir düşüncedir, cinselliğin nasıl yaşanılacağı öğrenilen bir süreçtir.
Cinsellik ile ilgili eğitim almak cinsel yaşamın kalitesini arttırır.
“Cinsel eğitim verilmesi evlilik öncesi cinsel ilişkiyi arttırır” düşüncesi de yanlış inanışlardan biridir. Ülkemizde cinsellik aile içinde rahatlıkla konuşulan bir konu değildir. Yetişen birey ailesinden bu konuda çoğunlukla destek alamamaktadır. Cinsel eğitimin de olmaması durumunda, sağlıklı ve doğru bilgiyi yetişen bireyler nereden temin edebilir? Arkadaş çevresi, erotik-pornografik yayınlar ve kulaktan duyma bilgiler ne kadar sağlıklı olabilir? Yaşa uygun, güvenilir ve doğru kaynaklı cinsel eğitim, yetişen kişilerin yanlış bilgi edinmesini ve yanlış yönlendirilmesini engeller. Yanlış bilgiden doğacak korku ve suçluluk gibi olumsuz duyguların yaşanmasını da engeller. Yanlış ve eksik bilgi sahibi olma ve cinsellikle alakalı korku ve suçluluk duyguları besleme, cinsel işlev bozuklukların temelini oluşturduğunu düşünürsek cinsel eğitimin gerekliliğini bir kez daha anlarız. Ebeveynler de çocuklarının yaşına uygun ve yeterli bilgi verecek kadar cinselliği konuşabilmeli ve bu konuda kendilerini geliştirmelidir.
Cinsellik, kadın ve erkek için eşit derecede önemli bir konudur ve sağlıklı bir cinsel yaşam eş ilişkisini besler. Aynı zamanda, cinsellik bireylerin psikolojik sağlıklarını da etkileyen bir kaynaktır. Öyleyse neden bu sorunları çözebilecekken, aklımıza yerleşmiş yanlış inanışlar yüzünden yıllarca sıkıntı yaşayalım? Kronikleşen cinsel sorunların çoğu, yukarıda bahsedilen yanlış inanışlardan kaynaklanır. Çözüm de bu inanışları yeniden ve daha sağlıklı bir açıdan değerlendirmektir.
Uzm. Psk. Gökçen Erder-Numanoğlu
Femina Psikoloji, Şubat 2013, http://feminapsikoloji.com
Kaynakça: Özmen, H. E. (1999). Cinsel mitler ve cinsel işlev bozuklukları. Psikiyatri Dünyası, 2
Uyarı: Bu sitede yer alan bütün bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Teşhis, tanı ve tedavide kullanılamaz.