Bebek sahibi olma bir çift için neşe sebebidir. Minicik bir bebeği kucağına almanın getirdiği mutluluk, uyum ve değişime sebep olmazsa kısa sürebilir. Çoğunlukla her çift ilk bebeklerinden sonra hazırlıksız yakalandıkları zorlu bir döneme girer. Yeni bir bebeğin olması taze anne-baba için yeteri kadar farklı ve zorlayıcı bir deneyimdir ve bu kadarla kalmaz: İlişkide sağlam bir testten geçer. Hamilelik ile başlayan, lohusalık ile devam eden, bebeğin ilk iki senesi ile birlikte üç seneyi aşan bir süre. Hatta bazı durumlarda bebek sahibi olma aşamasını da dikkate alırsak dört seneyi geçen bir süre.
Bu dönem neden önemlidir? Aile yeni bir yaşam dönemine girmiştir, iki kişilik hayattan üç kişilik hayata geçmiştir. Bu geçiş belirli uyum ve değişim için bireyleri ve ilişkiyi zorlamaktadır. Hepimizin yaşayacağı bir dönem olduğunu düşünürsek bu gayet normal ve sağlıklıdır. Sorun üç kişilik hayata yani yeni rollere, sorumluluklara, becerilere hatta yeni ilişkiye uyum sağlanmadığında ortaya çıkar.
Eşler birbirlerinin yeni rollerini, önceliklerini, kısaca değişimin gerekliliğini kabul edemediklerinde ilişkide sorun yaşamaya başladıklarını gözlemlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Kadın ve erkeğin sağlıklı ve güzel bir ilişkide olmaları için önlerine gelen engelleri tahmin edebiliriz: Çoğu durumda, kadın da kısa bir süre sonra işe başlamak zorundadır. Uykusuz geceler, iş stresi, bebeği bırakma kaygısı da başa çıkılması gerekenler arasında yerini alır. İşe ara veren bir kadınsa evde, tam gün bebekle ilgilenmek de ilerleyen zaman içinde kısıtlayıcı gelebilir. Erkek için de benzer ve farklı kaygılar söz konusudur: bebekle ilişki kurma, yeni düzene alışma, öncelik sırasını belirleme.
Genellikle bu dönem ile başa çıkma, eşler arasında konuşulmadan gayri ihtiyari bir anlayış bekleme ve süreyi geçirme ile sınırlı kalmaktadır. Kadın da erkek de değişimlerin farkındadır ve karşı taraftan anlayış beklemektedir. İlişki ikinci plana atılmıştır. Çoğu kadın da erkek de artık bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını varsayar. Bu pek konuşulup, ortak karar alıp “bu dönemi nasıl geçirmeliyiz, bizim ailemize nasıl bir rol dağılımı ve bunun sonucunda birbirimizden ne beklemeliyiz” gibi önemli soruları içeren bir tartışmaya ve anlaşmaya sözlü olarak dönmez. Çift kendi kafasına göre varsayımlarıyla hareket eder. İlişkideki sıkıntılara “ilgisizlik”, “iletişimsizlik”, “cinsel mesafe”, “gücenmelere” bebekle ilgili açıklamalar getirilir. Bu açıklamalar konuşulmazsa kadını yetersiz ve depresif, erkeği yalnız ve dışarıda bırakılmış hissettirebilir (bazı çiftler için tam tersi). Pek çok çift, ailenin bu döneminde yaşananlar sebebiyle destek alma ihtiyacı duyar ve terapiye gelir.
Terapide, eşlerin iletişim becerilerini güçlendirilir. Bu yeni dönemde nelere ihtiyaçları olduğu tespit edilir, birbirlerini nasıl desteklemeleri gerektiği tartışılır. Her aile ve her çift için değişkenler başka olduğundan her çift ile bebekli hayat döneminin, iki kişilik döneme göre nasıl bir değişim getireceğini, önceliklerden nasıl fedakarlık etmeleri gerektiğini, zorlayıcı etkenlerle anca birlikte geliştirdikleri becerilerle başa çıkabilecekleri konuşulur, çalışmalar yapılır.
Uyarı: Bu sitede yer alan bütün bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Teşhis, tanı ve tedavide kullanılamaz.
Uzm. Psk. Gökçen Erder-Numanoğlu